SSK, Bağ-Kur emekli aylıklarındaki artışa ilişkin yürütülen sürecin kabinede değerlendirileceğini belirten Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, konunun netleştikten sonra da TBMM’ye geleceğini vurguladı. Ek zammın kaynağının bütçede olduğunu ifade eden Yılmaz, “Temmuz ayında SSK ve Bağ-Kur emeklileri, memur emeklilerine göre daha yüksek zam alacaklar. İkisine birden baktığınızda önemli olan işte bu toplu dengeyi sağlamak. Yani yılbaşı ve temmuz artışlarını birlikte değerlendirip ikisini yıl bazında aşağı yukarı aynı seviyeye getirmek” diye konuştu.
Yılmaz, İstanbul’da bir araya geldiği gazete ve televizyonların ekonomi müdürleri ile gündemdeki konuları değerlendirdi.
Yılmaz, konuşmasında şu mesajları verdi:
ANA PRENSİP ENFLASYONA EZDİRMEMEK
“İşçi ve Bağ-Kur emeklilerine ek zam çalışmalarımız devam ediyor. Bir defa Cumhurbaşkanımızın bir genel prensibi var: Hiçbir zaman çalışanları, emeklileri enflasyona ezdirmemek. Bunu yaparken tabii ki gerçekçi bir şekilde imkânlarımıza da bakmak durumundayız. Bütçe ve ekonominin genel imkânlarıyla toplumsal talepler arasında bir denge oluşturmak durumundasınız.
ZAM FARKI NEDEN OLUŞTU?
Ocakta enflasyonun belli olmasıyla birlikte enflasyon farkı ve toplu sözleşmeden gelen rakamla yüzde 50’lere yakın bir oran gerçekleşmiş oldu. Bu niye bu dönem biraz daha farklılaştı? Sebebi şu: Geçen yıl en düşük memur maaşını belli bir seviyeye çekerken, seyyanen bir artış yapıldı. Seyyanen artışlar da enflasyona yansımıyor. Dolayısıyla, enflasyon farkı biraz daha bu seneye özgü bir şekilde yüksek oldu. Memurlar için böyle bir durum söz konusu, yani oradaki artışın seyyanen yapılmasından kaynaklı bir durum olduğunu söyleyebilirim.
YILBAŞI VE TEMMUZ ZAMMI BİRLİKTE
Yıl ortasında daha farklı bir tablo var. Biliyorsunuz emekliler, çalışanlar bir yılbaşında artış alıyorlar, bir de yıl ortasında. Yıl ortasında artış hesaplanırken yine toplu sözleşme ve enflasyon farkları dikkate alınıyor. Oralarda temmuz ayında SSK ve Bağ-Kur daha yüksek görünüyor. Bu, sistemle ilgili. Bugünkü uygulanan sistemin sonuçları, toplu sözleşme ve enflasyon farkları. Dolayısıyla, temmuzda SSK ve Bağ-Kur emeklileri daha yüksek zam alacaklar memur emeklilerine göre. İkisine birden baktığınızda önemli olan işte bu toplu dengeyi sağlamak. Yani yılbaşı ve temmuz artışlarını birlikte değerlendirip ikisini yıl bazında aşağı yukarı aynı seviyeye getirmek.
EN DÜŞÜK EMEKLİ AYLIĞI MESELESİ
‘Asgari emeklilik’ kavramı yanlış hatırlamıyorsam 2019’da başladı, öncesinde böyle bir kavram yoktu. Meclis’te bir kanuni düzenlemeyle devreye girdi. O tarihten bu yana da çeşitli zamanlarda artışlar yapılarak bugün işte 7 bin 500 TL gibi bir kanuni ücret söz konusu oldu. Burada da şöyle bir ayrım oluyor: Normalde primle maaş dengesi sağlanır, sosyal güvenliğin özü budur. Ne kadar uzun süre prim öderseniz maaşınızın o kadar yüksek olması gerekiyor, sistemin mantığı bu. Ama bazı emekliler şu veya bu sebeple düşük primli ödeme olabilir, az süre çalışmış olabilir, burada bu işi daha iyi bilen uzman arkadaşlarımız da var. Dolayısıyla ücreti düşük olanlar var, bunları 7 bin 500 TL’ye kanunla getirdiğinizde kök ücret düşük kaldığı için bir sonraki oransal artışlarda sorun yaşanabiliyor, yani şimdi böyle bir durumla karşı karşıyayız doğrusu.
Bir taraftan da normal primiyle bu civarda yine maaş alanlar var, şimdi ikisini birbirinden ayırmak lazım. Yani kök ücreti de 7 bin 500 civarında olan bir topluluk var. Dolayısıyla o sayıların hepsini kök ücreti 7 bin 500 TL’den düşük diye görmemek lazım. 7 bin 400 vardır, 7 bin 300 vardır, en düşük 5 bin-5 bin 500’ler civarında diye biliyorum, ama burada bir skala var. Ona yakın olan kök ücreti olan var, daha uzak olan var. Kanuni düzenlemeyle oluyor bunlar biliyorsunuz, idari kararla gerçekleşen şeyler değil, bir kanun gerekiyor.
EK ZAM KONUSU KABİNE’DE
En düşük emekli maaşı alanlara dönük olarak da ne yapabiliriz diye çalışıyoruz. Bunları hükümetimiz Kabine’de tartışacaktır. Önümüzdeki günlerde, Kabine’de bir ele alınacaktır diye düşünüyorum. Ardından da Meclis’imizin takdirine sunulacaktır. Henüz bir tarih bilmiyorum doğrusu ama uygun bir zamanlamayla yapılacaktır elbette.
Hükümet tarafından ve daha sonra asıl Meclis’te tabii bu düzenlemeler söz konusu olacak, orada da Çalışma Bakanlığımızın bir paketi var. Yani bu konular dışında da kurumsal ihtiyaçlarından kaynaklanan, yine işgücü piyasalarına ilişkin bazı tedbirler içeren paket de söz konusu. Bu paketle birleştirilerek Meclis’imizin gündemine gelir diye düşünüyorum, gerisi tabii Meclis’imizin takdiri, o konuda bizim yorum yapmamız doğru olmaz.”
BANKALARA TOPLUMSAL YATIRIM NOTU
Cevdet Yılmaz’ın üzerinde durduğu bir diğer başlık da ‘toplumsal yatırım notu’ oldu. Yılmaz şu bilgileri verdi: “Merkez Bankamız, Bankalar Birliği ile birlikte yapıyor bunu. Toplumsal yatırım notu dediğimiz hadise ile amacımız; daha nitelikli kredilerin verilmesini sağlamak ve bunu sistematik bir şekilde yapmak. Bankalar kredileri nereye veriyor buna bakılacak. Sosyal açıdan, toplumsal açıdan daha faydalı yerlere mi gidiyor krediler, daha az faydalı yerlere mi gidiyor, buna bakılacak. Örneğin yatırıma, ihracata, kadın ve genç girişimciliğine destek olan bankaların notu daha yüksek, daha kısa vadeli tüketimi finanse eden bankaların toplumsal kredi notu daha düşük olacak. Buna göre de MB birtakım teşvikler sağlayacak. Önümüzdeki EKK’da konunun genel bir değerlendirmesini de yapmış olacağız.”
ENFLASYONDA YILLIK ETKİ YIL ORTASINDA
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, enflasyonla ilgili şu bilgileri verdi: “2022’de 4.26’ymış enflasyonun aylık ortalaması. 2023’ün son dört ayında aylık ortalama ise 3.6. Yani 2023’ün son dört ayında açıklanan enflasyonun ortalaması bir önce yılın aylık ortalamasının altına inmiş durumda. Bu iyi bir haber, yani geleceğe dönük artık giderek bu ivmenin sürdürüleceğini gösteriyor. Ama yıllık etkiyi dediğim gibi 2024’ün ortalarında görmüş olacağız. Politikaların etkisi daha net bir şekilde ortaya çıkmış olacak. Özellikle maliyet enflasyonu tarafından baktığınızda maliyet baskılarının enflasyon üzerinde azaldığını ifade edebiliriz. ÜFE tarafı daha düşük yüzde 44.22. Dolayısıyla, artık maliyet baskılarının daha azaldığı bir perspektifte enflasyonla mücadele ettiğimizi ifade edebilirim.”
NOT ARTIŞI GELECEKTİR
Kredi derecelendirme kuruluşlarının not artışıyla ilgili soruyu yanıtlayan Yılmaz, “Burada esas olan bizim kendi politikalarımızı, ortamımızı geliştirmemiz ve reel yatırımları cezbetmemiz. Bunu yaptığımız sürece eninde sonunda bu not artışları gelecektir. Bence bunu çok fazla gündem yapmaya da gerek yok. Bazı hareketlenmeler başladı, olumlu yönde birtakım adımlar atılıyor. Ama bizim somut olarak Türkiye’nin yatırım yapılabilir olduğunu göstermemiz gerek. Bu not artışları er geç gerçekleşecektir” dedi.
‘EVDEKİ ALTININ GETİRİSİ YOK’
yılmaz, yatırımcılarına da mesaj verdi: “Altında da, dövizde de aynı şey söz konusu. Aslında bu sadece makroekonomi için değil, tasarruf sahipleri için de bir kayıp. Tasarruf sahipleri altınlarını evde tuttukları zaman hiçbir getirisi olmuyor. Bu tasarrufların üretken alanlara destek olmasına engel olmuş oluyoruz. Amerika Doları’nı evinizde tutuğunuzda Amerika’ya sıfır faizle kredi açmış oluyorsunuz. Bu diğer dövizler için de geçerli. Burada sorun şu: İnsanlar altın alır, alır, başka bir şey alır, yorum yapmıyorum. Sisteme dahil olmalı bunlar.”
EV SAHİPLİĞİNİ ARTIRMAK İSTİYORUZ
Cevdet Yılmaz, konut kredilerine de değindi. “Ben hiçbir zaman ne bir oran söyledim, ne de bir kredi vereceğimizi söyledim ama öyle yazıldı, çizildi” diyen Yılmaz, şu ifadeleri kullandı: “Konut fiyatlarında bir düşme eğilimi başladı. Henüz tam istediğimiz noktada değiliz ama önemli bir düşüş var. Bir taraftan devam etmesini istiyoruz ama bir taraftan da kentsel dönüşüm gibi sosyal programlarla da ev sahipliğini artırmak istiyoruz.”