AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Diyanet Akademisi Mezuniyet Töreni’nde açıklamalarda bulundu.
Erdoğan’ın açıklamalarında öne çıkan satırbaşları şöyle:
“Böylesine güzel bir atmosferde, böyle anlamlı bir program münasebetiyle gönüllerimizi kavuşturan Rabbime hamdediyorum. 8 aylık bir süreç ve 33 ayrı mekanda devam eden kurslar. Bu bir azmin, bir kararlılığın ifadesidir. İlk olarak 2012’de hukuki altyapısını oluşturmaya başladığımız Diyanet Akademisi’ni 2002 yılında hayata geçirdik. Diyanet camiamız mesleki eğitim noktasında son derece mücehhez bir yapıya kavuştu.
Bu kardeşlerimizin görevlerine başlamasıyla Diyanet camiamız daha da güçlenecektir. Mezunlarımızın her birine görev yerlerinde şimdiden Rabbimden başarılar niyaz ediyorum. Mevla işlerini kolaylaştırsın. Aynı şekilde aday din görevlilerimizi en güzel şekilde yetiştiren hocalarımıza da teşekkür ediyorum.
Atalarımız İslam’ın sadece kendi hayatlarına tatbik etmekle kalmamışlar, aynı zamanda yeni fetihlerle yayılmasına da hizmet etmişlerdir. Ecdad, Allah Allah nidaları ile huzuru, adaleti, emniyeti, güveni, barışı ve kardeşliği 3 kıta, 7 iklime kadar ulaştırmıştır. Zaman zaman hadisle alay eden, hadisi küçümseyen kendini bilmezleri hep görüyoruz ama biliyorum ki sizler bunlara gereken dersi vereceksiniz. Yaklaşık 1000 yıldır Türkler İslam’ı, İslam da Türkler’i muhafaza etmiştir. Tarih kitaplarına bir göz attığınızda karşınıza çıkacak hakikat şudur, Türk demek aynı zamanda Müslüman demektir.
“BURADA AMAÇ MİLLETİN MAYASINI BOZMAK”
Türkiye karşıtı kimi çevrelerde çift kulvarlı kampanya yürütülüyor. Bunlardan ilki lümpen faşistlerin gündeme getirmeye çalıştığı İslamsız Türklük tanımıdır. 1300 yıllık tarihimiz bu şekilde yok sayılmaya çalışılıyor. Milletimize asli kimliğini kazandıran, tarihi, kültürel ve beşeri değerleri tahrip edilmek isteniyor. İslam’ın gaza ruhunu taşımayan bir Türklük projesi, Türk Milleti’ni müzeye kaldırma teşebbüsüdür. Burada amaç milletin mayasını bozmak, mümkünse teslim almaktır.
“ŞERİATA DÜŞMANLIK, DİNE DÜŞMANLIK DEMEKTİR”
İkincisinde şeriat düşmanlığı vardır. İslam’ın hayata dair kurallarının bütünü olan şeriata düşmanlık, dininin kendisine husumettir. İnanıp inanmama, yaşayıp yaşamama tercih meselesidir. Dinin emirlerine dil uzatmak başka bir konudur. Dahası her iki tartışmanın da Kelime-i Tevhid’den habersiz cahil kesimlerce köpürtülmesidir. Bu ülkenin hukuku savunmakla görevli kimi baroları, Kelime-i Tevhid lafzının yazılı olduğu bayraktan rahatsız oluyor, suç duyurusunda bulunabiliyor.
CHP’nin şu anki genel başkanı çocuklara din eğitimine orta çağ zihniyeti deme gafletini gösterebiliyor. Bunları adeta afakanlar basıyor. Bu tür örnekleri daha da uzatmak mümkündür. Yaşadığımız her hadisede şu acı verici duruma daha fazla şahit oluyoruz. Tek parti dönemiyle başlayan, vesayet dönemlerinde artan kimliksizleştirme politikaları bu toprakların nasıl vatan kılındığını bilmeyen, Türkiye’ye dair hiçbir tasavvuru olmayan, zihni ve kalbi sömürgeleştirilmiş bir güruh ortaya çıkarmıştır.
“KÖR BİR HUSUMET BESLEDİLER”
Kılık kıyafetine göre insanımızı ayırdılar. Modernliği bir gardrobun iki kapağı arasına hapsettiler. Cehaletin konforunu, bilginin zahmetine tercih ettiler. Bunlar bilmedikleri, anlamaya tenezzül etmedikleri insanlara karşı kör bir husumet beslediler. Türkiye’de sayıları az da olsa kimi çevrelerde şeriata yönelik sergilenen pervasızlıkların temelinde cehalet ve bilgisizlik hastalığı vardır. İnşallah el ele verip sizlerin de samimi gayretleriyle milli bünyemize tehdit teşkil eden bu cehalet karanlığını yırtıp atacağımıza inanıyorum.
15 Temmuz, hoca kılıklı bir sahtekarın ülkemize ne kadar büyük bir zarar verebileceğinin son örneğidir. Böyle bir facianın tekrar yaşanmasına müsaade edemeyiz. Başta siz kardeşlerim olmak üzere hepimiz emaneti yarınlara taşımakla mükellefiz. Gittiğiniz yerlerde, o topraklar oranın çocukları hepsi size emanet. Siz orada nakış işler gibi o yavrularımızı işleyeceksiniz. Biz öyle bir nesil yetiştirmeliyiz ki, Filistin’in düştüğü duruma düşmemeliyiz.”